Popular Post

Popular Posts

Posted by : Unknown 27 Temmuz 2015 Pazartesi



 -Hatırladığın en eski anın ne?
Uruha: Hmmm… Sanırım anaokulundaykendi… Hep annemin eteğinin altına girerdim. Sen de yapmaz mıydın?

-Hayır, hiç öyle yaptığımı hatırlamıyorum. (güler)
Uruha: Genelde uzun etek giyerdi ben de onun altına girerdim.

-Karanlıkta ve güvende hissetmek güzeldir herhalde.
Uruha: Bilemiyorum. (güler) Çocukluğumda çok şımartıldım diyebilirim. İki ablam vardı, ben en küçüktüm.

-O zaman daha ilgi ve şefkatle büyütülmüşsündür.
Uruha: Evet. İtiraf etmek gerekirse bence ablalarım şımarttı beni. Ne istesem hemen alırlardı doğum günümde falan. Ama bazen de kızarlardı.

-Kız kardeşlerini anlayabiliyorum. (güler)  Yani şımarık bir çocuk olarak büyütüldün.
Uruha: Evet. Hep uyum sağlayan kişi de bendim. Hala aynı huyum devam ediyor aslında. Hiçbir zaman işlerin başındaki o ‘yönetici’ kişi olmadım. Ailemle bir yere gittiğim zaman bile hep en arkadan takip ederim onları, önlerinden veya yanlarından gitmem. Küçükken de arkadaşlarımla oynarken hep bir şey yapılacaksa oyun eşim yapsın diye ona bırakırdım.

-Kim ne yapıyorsa ona ayak uyduruyorsun yani.
“Evet, öyle. Birileri “Nereye gidelim.” Dediğinde “Size kalmış.” Derim. Böyle alışmışım küçüklükten beri.

-İlginç bir şekilde neden bahsettiğini anlayabiliyorum.
Uruha: Hahahha. İlkokuldayken hep “uslu çocuk” diye çağırılırdım. Hiçbir şeye karşı çıkmazdım, çok itaatkâr bir çocuktum.

-Küçükken nasıl oyunlar oynardın en çok?
Uruha: Bazen evde bazen dışarıda oynardım. Ama genelde dışarıda “hareketli” olarak oynamayı tercih ederdim.  Super Famicom çıktığı zaman Mario oyunu çok revaçtaydı o zamanlar. Herkeste olduğunu görünce sinirle eve gelip “Ben de istiyorum.” diye etrafta tepinmeye başladım, sonra kapıya bir tekme atıp orada bir delik açınca babamdan hafif bir dayak yedim.

-Sonra Mario’yu aldırabildin mi?
Uruha: Bu konuda onları sürekli sıkıştırıp durdum. Ve en sonunda Mario’yu aldırdım! (güler)

-Dışarıda oynadığın oyunlara ne oldu peki?
Uruha: İlkokuldayken yeni bir şey gördüğüm zaman hemen ona bağlanıveriyordum. Dragon Ball Z. Gibi oyunlar oynuyordum. Ahh… çocukluk neden bu kadar eğlenceli ki? Hemen her şey dikkatimizi çekebilirdi, her şeyden heyecanlanırdık…Dağa gider, mağaralar keşfeder orada gizlice ateşle oynardık.. (güler) Ve evet böyle kötü şeyler de yapardım arada.

-O zaman küçüklüğünde ailen tarafından çok azarlanmışsındır?
Uruha: Hayır. Kızacakları bir şey yapsam da hiç yakalanmazdım. Mesela bir bardak falan kırsam hemen büyük bir ustalıkla oradan kaçardım kimse gelmeden.

-Bununla gurur duyuyor musun peki?
Uruha: Çok öyle sayılmaz, zaten bunları yapmayı da ben planlamıyordum, sürü psikolojisiyle hareket edince oluyordu. Kimseyi benimle böyle şeyler yapması için zorlamadım. Anladığın üzere ben genelde başkalarının peşinden giden bir tiptim. Ama bir keresinde bir şey yapmıştık ve yakalanmıştık. Babam da beni dışarıda, yerin dibine girene kadar azarlamıştı. Ailem öğrendiğinde aileler birbirinde özür dilemişti falan… Ailemi ağlattığımı görünce “Böyle yapmamalıydım.” Dedim kendi kendime ve kötü şeyler yapmayı bıraktım. İlkokuldaki sınıf öğretmenimin söylediği şeyleri de asla unutmuyorum. “Bundan sonra bir şey yapacak olursa ailenin o zaman nasıl ağladığını hatırla ve tekrar düşün.” İyi bir öğretmendi.

-Şu an ailene minnettar olduğun bir konu var mı?
Uruha: Küçüklüğümden beri hep sebze yememi söylemeleri olabilir (güler)

-Küçükken futbol oynuyordun, değil mi?
Uruha: İlkokulun ikinci senesi bir futbol kulübüne katılmıştım. Gerçekten orada çok eğlenceli vakit geçiriyordum. Antrenman yapmaktan nefret ediyordum ama maçlar çok eğlenceliydi. Ve Reita ile ge orada tanıştık.

-Anlıyorum, peki güzel oynuyor muydun?
Uruha: Neredeyse bir senedir oynuyordum o zaman. Yani yedek oyuncu gibi bir şeydim.

-Yani iyiydin. Peki Reita nasıldı?
Uruha: Reita, tanıştığımız zaman takımda yedeklerdeydi. Çok zayıf ve çelimsizdi. Şimdi kendinden çok emin konuşuyor ama yalan söylediği zaman hemen anlayabiliyorum. Bazen “Hey, numara yapmayı kes!” dediğim olabiliyor hatta (güler)

-Elinde kozların var ha? (güler) O zaman Reita ile zaman geçirirken eğleniyor olmalısın. (güler) Yani o zamandan beri yakın arkadaşlar mısınız?
Uruha: Hayır hayır, başta aramız çok iyi değildi. Tanıştıktan sonra şans eseri birkaç kez konuşmuşluğumuz vardır, ama hiçbir yakınlığımız yoktu. Ortaokulda kaynaşmaya başladık.

-Ortaokuldayken aranızda hiçbir şey değişti mi?
Uruha: O zamanlar derslerden ötürü bir stres sarmıştı bizi. Hani ailelerin eğitimi iyi diye liselere hazırlanmamız için gönderdikleri kalabalık okullar vardır ya... Ben de onların çok sıkı eğitim verenlerinden birine gidiyordum.

-Sanırım aileler çocuklarının iyi bir eğitim alıp güzel bir liseden mezun olarak elit tabakalarda yaşamlarını istediği için öyle yapıyorlar?
Uruha: Orayı hiç sevmemiştim, o yüzden bir süre sonra daha serbest eğitim veren bir okula devam ettim. Doğrusu orada geçen zamanlarım çok da eğlenceliydi… Birçok arkadaş edindim orada.

-Yani orada devam ettin eğitimine.
Uruha: Evet ama çok takmamıştım dersleri. (güler)

-O zaman okul seçiminde kendi kararını kendin vermen sonra ilgin olan alanlarda ilginin oluşmasında etkili oldu mu?
Uruha: Sanırım...öyle diyebiliriz. Çünkü LUNA SEA'yi ortaokulun ikinci senesinde tanıdım ve diğer gruplara ilgim de bu sayede yeşermeye başladı.

-Peki ilk kez nasıl keşfettin onları?
Uruha: Reita'dan bir CD alıp ROSIER'in klibini izlemiştim ve çok havalı gelmişti. Sugizo'yu görünce de gitarlara olan ilgim başladı ve sonra da ben de bir grupta yer almak istedim böylece. Ve aynı zamanda Reita da benim yaşadıklarıma benzer şeyler yaşıyordu bu konuda, onun da LUNA SEA'ye ve diğer gruplara olan ilgisi o zaman başlamıştı. Genelde birlikte takıldığımız arkadaşlarla toplanıp bir şeyler yapıyor ya da birilerimizin evinde toplanıyorduk. Hepimizin ilgi duyduğu enstrüman farklıydı, o yüzden aramızda herhangi bir sorun da çıkmamıştı.
 
-İlk kez ne zaman sahneye çıktın?
Uruha: Reita'yla ilk grubumuzu kurmadan önce okulda Bunkasai (**Japonya'da okullarda düzenlenen kültür festivalleri) için bir grupla sahne almıştım. Gergin olduğum dışında başka hiçbir şey hatırlamıyorum o gösteriyle ilgili. Ve spor departmanından bizi izlemek için gelen bir Profesör "Gitarda bayağı iyisin." demişti. Ben de "İyi de bu futbol değil ki..." diye düşünmüştüm.

-Tabii ki o kadar insan arasında tabii ki söyleyecek. (güler) Peki bir grupta çaldıktan sonra hayatın dramatik bir şekilde değişti mi?
Uruha: Bir grupta çalmaya başladığım zaman futbola olan bütün ilgimi kaybetmiştim. 'Beşimiz bir takımız' düşüncesi o zaman beni bu konudaki bütün  tereddütlerden uzaklaştırıp biraz içimi rahatlatarak "Ait olduğum yer burası" dedirttirmişti. Gerçekten de kendi isteğinizle yaptığınız şeyin verdiği keyfi başka hiçbir şey vermiyor.

-Ve buna rağmen hep başkalarının peşinden giden olan çocuk olarak mı kaldın?
Uruha: İleride hayatımız boyunca ne yapacağımızın kararını verirken "Herkes yapabiliyorsa ben de yaparım." dedim. Sonuçta bunu yapan tek kişi ben değildim.
 
-Evet yalnız değildin ama aynı amaç etrafında toplanmış beş kişiyle aynı anda çalışmak çok farklı.
Uruha: Doğru. Bir grubumuz olunca zaten bu çevrede çalışan birçok tanıdık da edinmiştik. Mesela üst sınıflardan biri bana bateri çaldırmıştı biraz Ya da part time bir işte çalışırken iş yerinin dışında buluşup konuşurduk biraz.

-Hangi part time işte çalışıyordun?
Uruha: Bir manavda çalışıyordum.

-Sarışın bir manav tezgâhtarı ha?
Uruha: Aslında bir bone ve önlük takıyordum. Her türlü sebze meyveyle iç içeydim.

-Tam bir manavcıydın yani? (güler) Sebzeleri sever misin peki?
Uruha: Hayır. (güler) Çok sevdiğimi söyleyemem ama maalesef manavdan başka yerde iş yoktu, yani pek iş seçme seçeneğim de yoktu... Ama iyi tarafından bakarsak bu sayede marul ve lahana arasındaki farkı öğrenmiş oldum.

-(güler) … Biraz konumuzdan alakasız olacak ama o zamanlar hiç hoşlandığın birileri var mıydı?
Uruha: O zamanlarda ortaokuldan itibaren sürekli birilerine aşıktım. Çok çabuk aşık oluyordum ve bu da beni endişelendiriyordu bazen. "Neden birinden bu kadar kolay hoşlanıyorum, nasıl bir bakıştan hemen etkileniyorum?" diye.

-Bu konuda hiç arkadaşlarınla konuştun mu?
Uruha: Hayır. Dalga geçerler diye korkuyordum, o yüzden de onlara hiçbir şey söyleyemezdim. (güler)

- Peki hiç onlardan birine açılıp çıkma teklifi ettin mi?
Uruha: Ortaokulda bir kıza teklif etmiştim. (güler) O yaşlarda kızlar yetişkin gibi görünüyor gözümüze, değil mi? Karşı taraf sizden hoşlandığı hissini veriyor ve bu bir kez oldu mu erkeğin gidip açılmaktan başka şansı kalmıyor. İşte başıma gelen de böyle bir olaydı. Beni de birlikte eve yürümek gibi şeyler çok utandırıyordu. Ama bana musallat olmuştu. “Hadi birlikte gidelim eve.” gibi şeyler diyordu sürekli. Bende “Ah.. peki..” diyordum. 

-Ne!!?? İlişkinizde baskın olan tarafın o olmasına izin mi verdin?(güler)
Uruha: Ama utangaç olmak da iyidir… Ele ele tutuşmak için doğru anın ne zamandı onu bile bilmezdim o zamanlar…

-Ne kadar da masum…
Uruha: Evet, masumdum ama zor tarafları da oluyordu masum olmanın. O yüzden çok da eğlenceli anlar geçirdiğimi söyleyemeyeceğim.(güler) Kontrolü elime almak istiyordum ama olmuyordu, bu da biraz üzüyordu beni.

-Ama sonra zamanla iyi bir ilişki yürütebilecek hale gelmişsindir.
Uruha: Sanırım. Ama galiba bu benden hoşlanan insan için bir şey yapmak istediğim içindi. Sanırım “ben böyleyim.” Demenin bir başka yoluydu benim içindi. Ayrıca bir süre sonra artık bir sohbet de başlatabiliyordum.

-Özgüvenin yerine geldiği için mi?
Uruha: Evet. Kendime güvenmeyi ve olayları tarafsız bir şekilde inceleyip değerlendirmeyi öğrendim. Bunlar sonucunda da bir bayanla konuşabilecek kadar özgüven kazanmış oldum.

-Girişkenlik konusunda bayağı bir yol kat etmişsin.
Uruha: Evet, ettim. (güler)

-İlk kez ne zaman çaldıklarını kaydettin?
Uruha: Tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım lisenin ikinci yılında önceden manav yakınlarında muhabbet ettiğimizi söylediğim kişi elinde kayıt için gerekli aletleri olduğunu söylemişti, ben de öyle olunca ödünç alıp çaldıklarımı kaydedip dinledim.

-Hiç kendi parçanı bestelemeyi düşündün mü o zamanlar?
Uruha: Evet düşündüm ama o zaman böyle bir şey için tam olarak hazır olmadığıma kara verdim.

-O zaman ilk besten nasıl ortaya çıktı?
Uruha: Birden kendiliğinden oluverdi. Sonra bateri, bass ve ikinci gitar da eklendi üstüne. Müziğe söz yazmıyordum ama yine de bir şeyleri bestelemekten çok zevk alıyordum. Bahsettiğim kişi öğretti tabii ki bana bunların hepsini.

-O zaman onunla tanışman senin için gerçekten önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Uruha: Evet, önemliydi. O zamanki rubumuzun öğretmeni oydu. Tabii biz bunun farkına varıncaya kadar aramızdaki irtibat kopmuştu. Ama daha önceden memleketime gittiğimde neler yaptığını, nasıl olduğunu öğrendim birilerinden. Şu bahsettiğim kızdan da haberler aldım (ilk çıktığı kız), büyük ihtimalle o da benim nasıl olduğumu televizyondan falan biliyordur şimdi.

-Çaldığın parçaları hep SUGIZO’dan ilham alarak çaldın, değil mi? Peki o zamanlar bir gün SUGIZO gibi olabileceğini hiç düşünüyor muydun?
Uruha: Sanırım lise zamanlarında, amacıma, hayallerime kara vermeye başladığım zamanlarda öyle düşünceler vardı aklımda. Ama zaman geçtikçe hayallerim gerçek olmayacak gibi hislere kapılıyordum.

-Artık SUGIZO gibi olmaktan çok kendi tarzını şekillendirmen söz konusu galiba?
Uruha: Evet, öyle. Eskiden hep “Tokyo Dome’de konser vermek istiyorum!”, “Bunu yapabilirim.” Derdim.

-Geçmiş hakkında ne düşünüyorsun, o zaman şimdiki yaşantını nasıl etkiledi?
Uruha: Benim için o zamandan bu zaman en önemli şey hep yalnız çalışmamam oldu. Ve hala bu işi yapıyor olma sebebim de bu. Böyle düşünüyorum. Her zaman yanımda bir yoldaşımın olması en önemli şey oldu benim için. Ayrıca en küçük çocuk olduğum için sürekli yanımda birilerinin dolaşması da bunda etkili olmuş olabilir. Geçmişim böyle olmasına sebep oldu çünkü şu andaki beni hep birlikte hayal etmiştik. Hep birbirimizin yanında olarak. Eğer kendimi o zamanlar yalnız olarak hayal etseydim şu an hala bu işi yapıyor olur muydum bilmiyorum.

-Eğer lisedeki Uruha şimdiki Uruha’yı görse neler olurdu?
Uruha: Hmm… Sanırım “Hala devam ediyor musun?” derdim (güler) Ya da “Çok muhteşem!” derdim. Nasıl olacağını merak ediyorum. (güler) Ama daha Tokyo Dome’ye çıkmadığımız için “Çok muhteşem!” demezdim. “Çok da muhteşem değil.” Derdim.

-Tokyo Dome şu an için ulaşılabilecek en üst hedef olduğu için, değil mi?
Uruha: Hm, aslında Tokyo Dome’den başka bir yer bilmediğim için. Daha önce birileri Yokohoma Arena gibi bir şeylerden söz etmişti ama şu an tam hatırlamıyorum.

-Ah bu arada, küçükken ne olmak isterdin?
“Bir bandoda çalma düşüncesini hep çok heyecan verici buldum, bu da yine etrafımda çok kişi olacağı içindi. Hep birlikte zıplayarak dururduk. (güler) Ama grup düşüncesi… Bunları düşünürken daha LUNA SEA yoktu hayatımda.

-Bir bandoda olman çok harika olurdu. Ama yine de çok istediğin bir şeyi başarıp visual kei’de başarılı oldun bando yerine.
Uruha: Ama asla kendimi bir bandoda görev almak için yeterli düzeyde görmezdim. O zamandan beri hep böyle düşünürdüm.
-Peki geçmişle kıyaslayacak olursan kendinde neler değişti?
Uruha: Zevklerim değişti. Önceden güzel bulduğum şeyleri artık itici buluyorum. O zamanlar vşsual kei’yi, gitarlarını, kıyafetlerini çok abartılı bulurdum. Kendi gitarımı tasarlarsam onlar gibi olmaz, çok mükemmel bir şekli olmalı falan derdim. Ama ilkini yaptığım zaman oldukça değişik oldu o zamanlar düşündüğümden.

-Geçmişteki zevklerin hakkında şimdi ne düşünüyorsun?
Uruha: Önceki zevklerim çok hoşuma gitmediği için hep inkar ederim öyle şeylerden hoşlandığımı genelde.. (güler) Başta ilk görüşte o şeyin harika olduğunu düşünürdüm. Şimdiyse tam tersi. İlk görüşte hemen fikrim oluşmuyor, zamanla inceleye inceleye karar veriyorum

-Şimdiye kadar bu konuda yaptığın hatalar olmuştur, seçebileceğin diğer şanları kaybetmiş olabilirsin. Sence gördüğün şeylerin hemen aklını çelmesinin sebebi ne olabilirdi?
Uruha: Beni en çok baştan çıkaran şey grup oldu hep. Aileler çocuklarının üniversiteye gidip mezun olup iyi bir işe girmesini isterler, değil mi? Ama ben tüm kalbimle tutkumun peşinden gittim. (güler) Gruptan başka hiçbir şey umurumda değildi. Başka hiçbir şeyle ilgilenmiyordum.

-Gruba bu kadar düşkün bir çocuk olarak hayallerinin peşinden koştun, peki şimdi hayalin ne?
Uruha: Şimdi ne? Hala bir değişiklik yok. Aynı şeyi amaçlıyorum. Daha bizim için hiçbir şeyin bitmediğini biliyoruz.Bundan sonra ne olacak bilmiyorum ama birlikte umutla bu yolda yürüyeceğiz ama bir hedefimiz yok şu an. Böyle düşününce de başından beri kurduğum hayali gerçekleştirmeye daha yaklaşamamışım gibi hissediyorum bazen.  

-Takım arkadaşlarınla birlikte ha?
“Evet. Asla bir sonumuz olsun istemiyorum. Eğer sona yaklaşırsak da hedeflerimiz her zamankinden daha da yükesek olmuş olacaktır ve biz de onu gerçekleştirmeye uğraşacağız hep birlikte.

-Setenay


Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

- Copyright © 2013 the GazettE Turkey