- Home >
- Neo Genesis Vol. 15 (2007.07.04) - Uruha's Interview Türkçe Çeviri
Posted by : Unknown
27 Temmuz 2015 Pazartesi
-Hatırladığın
en eski anın ne?
Uruha: Hmmm… Sanırım
anaokulundaykendi… Hep annemin eteğinin altına girerdim. Sen de yapmaz mıydın?
-Hayır, hiç
öyle yaptığımı hatırlamıyorum. (güler)
Uruha: Genelde uzun
etek giyerdi ben de onun altına girerdim.
-Karanlıkta
ve güvende hissetmek güzeldir herhalde.
Uruha: Bilemiyorum. (güler) Çocukluğumda
çok şımartıldım diyebilirim. İki ablam vardı, ben en küçüktüm.
-O zaman
daha ilgi ve şefkatle büyütülmüşsündür.
Uruha: Evet. İtiraf
etmek gerekirse bence ablalarım şımarttı beni. Ne istesem hemen alırlardı doğum
günümde falan. Ama bazen de kızarlardı.
-Kız
kardeşlerini anlayabiliyorum. (güler) Yani
şımarık bir çocuk olarak büyütüldün.
Uruha: Evet. Hep uyum
sağlayan kişi de bendim. Hala aynı huyum devam ediyor aslında. Hiçbir zaman
işlerin başındaki o ‘yönetici’ kişi olmadım. Ailemle bir yere gittiğim zaman
bile hep en arkadan takip ederim onları, önlerinden veya yanlarından gitmem. Küçükken
de arkadaşlarımla oynarken hep bir şey yapılacaksa oyun eşim yapsın diye ona
bırakırdım.
-Kim ne
yapıyorsa ona ayak uyduruyorsun yani.
“Evet, öyle. Birileri
“Nereye gidelim.” Dediğinde “Size kalmış.” Derim. Böyle alışmışım küçüklükten
beri.
-İlginç bir
şekilde neden bahsettiğini anlayabiliyorum.
Uruha: Hahahha. İlkokuldayken
hep “uslu çocuk” diye çağırılırdım. Hiçbir şeye karşı çıkmazdım, çok itaatkâr
bir çocuktum.
-Küçükken
nasıl oyunlar oynardın en çok?
Uruha: Bazen evde
bazen dışarıda oynardım. Ama genelde dışarıda “hareketli” olarak oynamayı
tercih ederdim. Super Famicom çıktığı
zaman Mario oyunu çok revaçtaydı o zamanlar. Herkeste olduğunu görünce sinirle
eve gelip “Ben de istiyorum.” diye etrafta tepinmeye başladım, sonra kapıya bir
tekme atıp orada bir delik açınca babamdan hafif bir dayak yedim.
-Sonra
Mario’yu aldırabildin mi?
Uruha: Bu konuda
onları sürekli sıkıştırıp durdum. Ve en sonunda Mario’yu aldırdım! (güler)
-Dışarıda
oynadığın oyunlara ne oldu peki?
Uruha: İlkokuldayken
yeni bir şey gördüğüm zaman hemen ona bağlanıveriyordum. Dragon Ball Z. Gibi
oyunlar oynuyordum. Ahh… çocukluk neden bu kadar eğlenceli ki? Hemen her şey
dikkatimizi çekebilirdi, her şeyden heyecanlanırdık…Dağa gider, mağaralar
keşfeder orada gizlice ateşle oynardık.. (güler) Ve evet böyle kötü şeyler de
yapardım arada.
-O zaman
küçüklüğünde ailen tarafından çok azarlanmışsındır?
Uruha: Hayır.
Kızacakları bir şey yapsam da hiç yakalanmazdım. Mesela bir bardak falan kırsam
hemen büyük bir ustalıkla oradan kaçardım kimse gelmeden.
-Bununla
gurur duyuyor musun peki?
Uruha: Çok öyle sayılmaz,
zaten bunları yapmayı da ben planlamıyordum, sürü psikolojisiyle hareket edince
oluyordu. Kimseyi benimle böyle şeyler yapması için zorlamadım. Anladığın üzere
ben genelde başkalarının peşinden giden bir tiptim. Ama bir keresinde bir şey
yapmıştık ve yakalanmıştık. Babam da beni dışarıda, yerin dibine girene kadar
azarlamıştı. Ailem öğrendiğinde aileler birbirinde özür dilemişti falan… Ailemi
ağlattığımı görünce “Böyle yapmamalıydım.” Dedim kendi kendime ve kötü şeyler
yapmayı bıraktım. İlkokuldaki sınıf öğretmenimin söylediği şeyleri de asla
unutmuyorum. “Bundan sonra bir şey yapacak olursa ailenin o zaman nasıl
ağladığını hatırla ve tekrar düşün.” İyi bir öğretmendi.
-Şu an
ailene minnettar olduğun bir konu var mı?
Uruha: Küçüklüğümden
beri hep sebze yememi söylemeleri olabilir (güler)
-Küçükken
futbol oynuyordun, değil mi?
Uruha: İlkokulun
ikinci senesi bir futbol kulübüne katılmıştım. Gerçekten orada çok eğlenceli
vakit geçiriyordum. Antrenman yapmaktan nefret ediyordum ama maçlar çok
eğlenceliydi. Ve Reita ile ge orada tanıştık.
-Anlıyorum,
peki güzel oynuyor muydun?
Uruha: Neredeyse bir
senedir oynuyordum o zaman. Yani yedek oyuncu gibi bir şeydim.
-Yani
iyiydin. Peki Reita nasıldı?
Uruha: Reita,
tanıştığımız zaman takımda yedeklerdeydi. Çok zayıf ve çelimsizdi. Şimdi
kendinden çok emin konuşuyor ama yalan söylediği zaman hemen anlayabiliyorum.
Bazen “Hey, numara yapmayı kes!” dediğim olabiliyor hatta (güler)
-Elinde kozların
var ha? (güler) O zaman Reita ile zaman geçirirken eğleniyor olmalısın. (güler)
Yani o zamandan beri yakın arkadaşlar mısınız?
Uruha: Hayır hayır,
başta aramız çok iyi değildi. Tanıştıktan sonra şans eseri birkaç kez
konuşmuşluğumuz vardır, ama hiçbir yakınlığımız yoktu. Ortaokulda kaynaşmaya
başladık.
-Ortaokuldayken
aranızda hiçbir şey değişti mi?
Uruha: O zamanlar derslerden ötürü bir stres sarmıştı bizi. Hani ailelerin eğitimi iyi diye liselere hazırlanmamız için gönderdikleri kalabalık okullar vardır ya... Ben de onların çok sıkı eğitim verenlerinden birine gidiyordum.
Uruha: O zamanlar derslerden ötürü bir stres sarmıştı bizi. Hani ailelerin eğitimi iyi diye liselere hazırlanmamız için gönderdikleri kalabalık okullar vardır ya... Ben de onların çok sıkı eğitim verenlerinden birine gidiyordum.
-Sanırım
aileler çocuklarının iyi bir eğitim alıp güzel bir liseden mezun olarak elit
tabakalarda yaşamlarını istediği için öyle yapıyorlar?
Uruha: Orayı hiç sevmemiştim, o yüzden bir süre sonra daha serbest eğitim veren bir okula devam ettim. Doğrusu orada geçen zamanlarım çok da eğlenceliydi… Birçok arkadaş edindim orada.
Uruha: Orayı hiç sevmemiştim, o yüzden bir süre sonra daha serbest eğitim veren bir okula devam ettim. Doğrusu orada geçen zamanlarım çok da eğlenceliydi… Birçok arkadaş edindim orada.
-Yani
orada devam ettin eğitimine.
Uruha: Evet ama çok takmamıştım dersleri. (güler)
Uruha: Evet ama çok takmamıştım dersleri. (güler)
-O
zaman okul seçiminde kendi kararını kendin vermen sonra ilgin olan alanlarda
ilginin oluşmasında etkili oldu mu?
Uruha: Sanırım...öyle
diyebiliriz. Çünkü LUNA SEA'yi ortaokulun ikinci senesinde tanıdım ve diğer
gruplara ilgim de bu sayede yeşermeye başladı.
-Peki
ilk kez nasıl keşfettin onları?
Uruha: Reita'dan bir CD alıp ROSIER'in klibini izlemiştim ve çok havalı gelmişti. Sugizo'yu görünce de gitarlara olan ilgim başladı ve sonra da ben de bir grupta yer almak istedim böylece. Ve aynı zamanda Reita da benim yaşadıklarıma benzer şeyler yaşıyordu bu konuda, onun da LUNA SEA'ye ve diğer gruplara olan ilgisi o zaman başlamıştı. Genelde birlikte takıldığımız arkadaşlarla toplanıp bir şeyler yapıyor ya da birilerimizin evinde toplanıyorduk. Hepimizin ilgi duyduğu enstrüman farklıydı, o yüzden aramızda herhangi bir sorun da çıkmamıştı.
Uruha: Reita'dan bir CD alıp ROSIER'in klibini izlemiştim ve çok havalı gelmişti. Sugizo'yu görünce de gitarlara olan ilgim başladı ve sonra da ben de bir grupta yer almak istedim böylece. Ve aynı zamanda Reita da benim yaşadıklarıma benzer şeyler yaşıyordu bu konuda, onun da LUNA SEA'ye ve diğer gruplara olan ilgisi o zaman başlamıştı. Genelde birlikte takıldığımız arkadaşlarla toplanıp bir şeyler yapıyor ya da birilerimizin evinde toplanıyorduk. Hepimizin ilgi duyduğu enstrüman farklıydı, o yüzden aramızda herhangi bir sorun da çıkmamıştı.
-İlk kez ne zaman sahneye çıktın?
Uruha: Reita'yla ilk grubumuzu kurmadan önce okulda Bunkasai (**Japonya'da okullarda düzenlenen kültür festivalleri) için bir grupla sahne almıştım. Gergin olduğum dışında başka hiçbir şey hatırlamıyorum o gösteriyle ilgili. Ve spor departmanından bizi izlemek için gelen bir Profesör "Gitarda bayağı iyisin." demişti. Ben de "İyi de bu futbol değil ki..." diye düşünmüştüm.
Uruha: Reita'yla ilk grubumuzu kurmadan önce okulda Bunkasai (**Japonya'da okullarda düzenlenen kültür festivalleri) için bir grupla sahne almıştım. Gergin olduğum dışında başka hiçbir şey hatırlamıyorum o gösteriyle ilgili. Ve spor departmanından bizi izlemek için gelen bir Profesör "Gitarda bayağı iyisin." demişti. Ben de "İyi de bu futbol değil ki..." diye düşünmüştüm.
-Tabii
ki o kadar insan arasında tabii ki söyleyecek. (güler) Peki bir grupta
çaldıktan sonra hayatın dramatik bir şekilde değişti mi?
Uruha: Bir grupta çalmaya başladığım zaman futbola olan bütün ilgimi kaybetmiştim. 'Beşimiz bir takımız' düşüncesi o zaman beni bu konudaki bütün tereddütlerden uzaklaştırıp biraz içimi rahatlatarak "Ait olduğum yer burası" dedirttirmişti. Gerçekten de kendi isteğinizle yaptığınız şeyin verdiği keyfi başka hiçbir şey vermiyor.
Uruha: Bir grupta çalmaya başladığım zaman futbola olan bütün ilgimi kaybetmiştim. 'Beşimiz bir takımız' düşüncesi o zaman beni bu konudaki bütün tereddütlerden uzaklaştırıp biraz içimi rahatlatarak "Ait olduğum yer burası" dedirttirmişti. Gerçekten de kendi isteğinizle yaptığınız şeyin verdiği keyfi başka hiçbir şey vermiyor.
-Ve
buna rağmen hep başkalarının peşinden giden olan çocuk olarak mı kaldın?
Uruha: İleride hayatımız boyunca ne yapacağımızın kararını verirken "Herkes yapabiliyorsa ben de yaparım." dedim. Sonuçta bunu yapan tek kişi ben değildim.
Uruha: İleride hayatımız boyunca ne yapacağımızın kararını verirken "Herkes yapabiliyorsa ben de yaparım." dedim. Sonuçta bunu yapan tek kişi ben değildim.
-Evet yalnız değildin ama aynı amaç
etrafında toplanmış beş kişiyle aynı anda çalışmak çok farklı.
Uruha: Doğru. Bir
grubumuz olunca zaten bu çevrede çalışan birçok tanıdık da edinmiştik. Mesela
üst sınıflardan biri bana bateri çaldırmıştı biraz Ya da part time bir işte
çalışırken iş yerinin dışında buluşup konuşurduk biraz.
-Hangi part time işte
çalışıyordun?
Uruha: Bir manavda çalışıyordum.
Uruha: Bir manavda çalışıyordum.
-Sarışın
bir manav tezgâhtarı ha?
Uruha: Aslında bir bone ve önlük takıyordum. Her türlü sebze meyveyle iç içeydim.
Uruha: Aslında bir bone ve önlük takıyordum. Her türlü sebze meyveyle iç içeydim.
-Tam
bir manavcıydın yani? (güler) Sebzeleri sever misin peki?
Uruha: Hayır. (güler) Çok sevdiğimi söyleyemem ama maalesef manavdan başka yerde iş yoktu, yani pek iş seçme seçeneğim de yoktu... Ama iyi tarafından bakarsak bu sayede marul ve lahana arasındaki farkı öğrenmiş oldum.
Uruha: Hayır. (güler) Çok sevdiğimi söyleyemem ama maalesef manavdan başka yerde iş yoktu, yani pek iş seçme seçeneğim de yoktu... Ama iyi tarafından bakarsak bu sayede marul ve lahana arasındaki farkı öğrenmiş oldum.
-(güler)
… Biraz konumuzdan alakasız olacak ama o zamanlar hiç hoşlandığın birileri var
mıydı?
Uruha: O zamanlarda ortaokuldan itibaren sürekli birilerine aşıktım. Çok çabuk aşık oluyordum ve bu da beni endişelendiriyordu bazen. "Neden birinden bu kadar kolay hoşlanıyorum, nasıl bir bakıştan hemen etkileniyorum?" diye.
Uruha: O zamanlarda ortaokuldan itibaren sürekli birilerine aşıktım. Çok çabuk aşık oluyordum ve bu da beni endişelendiriyordu bazen. "Neden birinden bu kadar kolay hoşlanıyorum, nasıl bir bakıştan hemen etkileniyorum?" diye.
-Bu konuda hiç
arkadaşlarınla konuştun mu?
Uruha: Hayır. Dalga
geçerler diye korkuyordum, o yüzden de onlara hiçbir şey söyleyemezdim. (güler)
- Peki hiç onlardan birine açılıp
çıkma teklifi ettin mi?
Uruha:
Ortaokulda bir kıza teklif etmiştim. (güler) O yaşlarda kızlar yetişkin gibi
görünüyor gözümüze, değil mi? Karşı taraf sizden hoşlandığı hissini veriyor ve
bu bir kez oldu mu erkeğin gidip açılmaktan başka şansı kalmıyor. İşte başıma
gelen de böyle bir olaydı. Beni de birlikte eve yürümek gibi şeyler çok
utandırıyordu. Ama bana musallat olmuştu. “Hadi birlikte gidelim eve.” gibi
şeyler diyordu sürekli. Bende “Ah.. peki..” diyordum.
-Ne!!?? İlişkinizde baskın olan
tarafın o olmasına izin mi verdin?(güler)
Uruha:
Ama utangaç olmak da iyidir… Ele ele tutuşmak için doğru anın ne zamandı onu
bile bilmezdim o zamanlar…
-Ne kadar da
masum…
Uruha: Evet, masumdum
ama zor tarafları da oluyordu masum olmanın. O yüzden çok da eğlenceli anlar
geçirdiğimi söyleyemeyeceğim.(güler) Kontrolü elime almak istiyordum ama
olmuyordu, bu da biraz üzüyordu beni.
-Ama sonra
zamanla iyi bir ilişki yürütebilecek hale gelmişsindir.
Uruha: Sanırım. Ama
galiba bu benden hoşlanan insan için bir şey yapmak istediğim içindi. Sanırım
“ben böyleyim.” Demenin bir başka yoluydu benim içindi. Ayrıca bir süre sonra
artık bir sohbet de başlatabiliyordum.
-Özgüvenin
yerine geldiği için mi?
Uruha: Evet. Kendime
güvenmeyi ve olayları tarafsız bir şekilde inceleyip değerlendirmeyi öğrendim.
Bunlar sonucunda da bir bayanla konuşabilecek kadar özgüven kazanmış oldum.
-Girişkenlik
konusunda bayağı bir yol kat etmişsin.
Uruha: Evet, ettim.
(güler)
-İlk kez ne
zaman çaldıklarını kaydettin?
Uruha: Tam olarak
hatırlamıyorum ama sanırım lisenin ikinci yılında önceden manav yakınlarında
muhabbet ettiğimizi söylediğim kişi elinde kayıt için gerekli aletleri olduğunu
söylemişti, ben de öyle olunca ödünç alıp çaldıklarımı kaydedip dinledim.
-Hiç kendi
parçanı bestelemeyi düşündün mü o zamanlar?
Uruha: Evet düşündüm ama o zaman
böyle bir şey için tam olarak hazır olmadığıma kara verdim.
-O zaman ilk
besten nasıl ortaya çıktı?
Uruha: Birden kendiliğinden
oluverdi. Sonra bateri, bass ve ikinci gitar da eklendi üstüne. Müziğe söz
yazmıyordum ama yine de bir şeyleri bestelemekten çok zevk alıyordum.
Bahsettiğim kişi öğretti tabii ki bana bunların hepsini.
-O zaman
onunla tanışman senin için gerçekten önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Uruha: Evet,
önemliydi. O zamanki rubumuzun öğretmeni oydu. Tabii biz bunun farkına
varıncaya kadar aramızdaki irtibat kopmuştu. Ama daha önceden memleketime
gittiğimde neler yaptığını, nasıl olduğunu öğrendim birilerinden. Şu
bahsettiğim kızdan da haberler aldım (ilk çıktığı kız), büyük ihtimalle o da
benim nasıl olduğumu televizyondan falan biliyordur şimdi.
-Çaldığın
parçaları hep SUGIZO’dan ilham alarak çaldın, değil mi? Peki o zamanlar bir gün
SUGIZO gibi olabileceğini hiç düşünüyor muydun?
Uruha: Sanırım lise
zamanlarında, amacıma, hayallerime kara vermeye başladığım zamanlarda öyle
düşünceler vardı aklımda. Ama zaman geçtikçe hayallerim gerçek olmayacak gibi
hislere kapılıyordum.
-Artık
SUGIZO gibi olmaktan çok kendi tarzını şekillendirmen söz konusu galiba?
Uruha: Evet, öyle.
Eskiden hep “Tokyo Dome’de konser vermek istiyorum!”, “Bunu yapabilirim.”
Derdim.
-Geçmiş
hakkında ne düşünüyorsun, o zaman şimdiki yaşantını nasıl etkiledi?
Uruha: Benim için o
zamandan bu zaman en önemli şey hep yalnız çalışmamam oldu. Ve hala bu işi
yapıyor olma sebebim de bu. Böyle düşünüyorum. Her zaman yanımda bir yoldaşımın
olması en önemli şey oldu benim için. Ayrıca en küçük çocuk olduğum için
sürekli yanımda birilerinin dolaşması da bunda etkili olmuş olabilir. Geçmişim
böyle olmasına sebep oldu çünkü şu andaki beni hep birlikte hayal etmiştik. Hep
birbirimizin yanında olarak. Eğer kendimi o zamanlar yalnız olarak hayal
etseydim şu an hala bu işi yapıyor olur muydum bilmiyorum.
-Eğer
lisedeki Uruha şimdiki Uruha’yı görse neler olurdu?
Uruha: Hmm… Sanırım
“Hala devam ediyor musun?” derdim (güler) Ya da “Çok muhteşem!” derdim. Nasıl
olacağını merak ediyorum. (güler) Ama daha
Tokyo Dome’ye çıkmadığımız için “Çok muhteşem!” demezdim. “Çok da muhteşem
değil.” Derdim.
-Tokyo Dome
şu an için ulaşılabilecek en üst hedef olduğu için, değil mi?
Uruha: Hm, aslında
Tokyo Dome’den başka bir yer bilmediğim için. Daha önce birileri Yokohoma Arena
gibi bir şeylerden söz etmişti ama şu an tam hatırlamıyorum.
-Ah bu
arada, küçükken ne olmak isterdin?
“Bir bandoda çalma
düşüncesini hep çok heyecan verici buldum, bu da yine etrafımda çok kişi
olacağı içindi. Hep birlikte zıplayarak dururduk. (güler) Ama grup düşüncesi…
Bunları düşünürken daha LUNA SEA yoktu hayatımda.
-Bir bandoda
olman çok harika olurdu. Ama yine de çok istediğin bir şeyi başarıp visual
kei’de başarılı oldun bando yerine.
Uruha: Ama asla
kendimi bir bandoda görev almak için yeterli düzeyde görmezdim. O zamandan beri
hep böyle düşünürdüm.
-Peki
geçmişle kıyaslayacak olursan kendinde neler değişti?
Uruha: Zevklerim
değişti. Önceden güzel bulduğum şeyleri artık itici buluyorum. O zamanlar
vşsual kei’yi, gitarlarını, kıyafetlerini çok abartılı bulurdum. Kendi gitarımı
tasarlarsam onlar gibi olmaz, çok mükemmel bir şekli olmalı falan derdim. Ama
ilkini yaptığım zaman oldukça değişik oldu o zamanlar düşündüğümden.
-Geçmişteki zevklerin
hakkında şimdi ne düşünüyorsun?
Uruha: Önceki
zevklerim çok hoşuma gitmediği için hep inkar ederim öyle şeylerden
hoşlandığımı genelde.. (güler) Başta ilk görüşte o şeyin harika olduğunu
düşünürdüm. Şimdiyse tam tersi. İlk görüşte hemen fikrim oluşmuyor, zamanla
inceleye inceleye karar veriyorum
-Şimdiye
kadar bu konuda yaptığın hatalar olmuştur, seçebileceğin diğer şanları
kaybetmiş olabilirsin. Sence gördüğün şeylerin hemen aklını çelmesinin sebebi
ne olabilirdi?
Uruha: Beni en çok
baştan çıkaran şey grup oldu hep. Aileler çocuklarının üniversiteye gidip mezun
olup iyi bir işe girmesini isterler, değil mi? Ama ben tüm kalbimle tutkumun peşinden
gittim. (güler) Gruptan başka hiçbir şey umurumda değildi. Başka hiçbir şeyle
ilgilenmiyordum.
-Gruba bu
kadar düşkün bir çocuk olarak hayallerinin peşinden koştun, peki şimdi hayalin
ne?
Uruha: Şimdi ne? Hala
bir değişiklik yok. Aynı şeyi amaçlıyorum. Daha bizim için hiçbir şeyin
bitmediğini biliyoruz.Bundan sonra ne olacak bilmiyorum ama birlikte umutla bu
yolda yürüyeceğiz ama bir hedefimiz yok şu an. Böyle düşününce de başından beri
kurduğum hayali gerçekleştirmeye daha yaklaşamamışım gibi hissediyorum bazen.
-Takım arkadaşlarınla birlikte ha?
“Evet. Asla bir
sonumuz olsun istemiyorum. Eğer sona yaklaşırsak da hedeflerimiz her
zamankinden daha da yükesek olmuş olacaktır ve biz de onu gerçekleştirmeye
uğraşacağız hep birlikte.
-Setenay