- Home >
- Arena37°CSpecial vol.11 2008 – Reita Röportajı Türkçe Çeviri
-Bugün Reita-san'ı derinlemesine sorgulamak istiyorum... büyük ihtimalle her
röportajda hep bunları konuşuyorsun ama; bass gitara karşı bu tutkunun, bas
gitarda seni cezbeden şeyin ne olduğuyla başlamak istiyorum sohbetimize.
Reita: Bas çalmaya ilk başladığım zaman o kadar da ilgili değildim aslında.
-Ah, öyle mi?
Reita: Evet, çünkü başta gitar çalmak istiyordum. O yüzden de aldığım ilk
enstrüman gitardı. Ayrıca bir akustik gitardı. Ortaokulun ikinci senesinde
almıştım.
-Peki elektro değil de akustik gitar almanın sebebi neydi?
Reita: Sesi çok yüksek çıkacağı için elektrogitarı evde çok çalamam diye
düşünmüştüm.
-Gayet mantıklı bir yaklaşım... Anlaşılan çok sağduyulu bir çocuktun.
(güler)
Reita: Şey, aslında akustik bir gitarın çıplak sesi de oldukça yüksekmiş.
Ama bunu bilmediğim için o zaman akustik gitar almıştım. (güler) Üstelik akort
hakkında da hiçbir şey bilmiyordum, öyle olunca da çalmaya başladıktan yaklaşık
üç gün sonra bıraktım.
-Bu söylediklerin büyük ihtimalle seni hiçbir şeye katlanamayan biri gibi
gösterecek. (güler)
Reita: Aslında doğru. (güler) Elektro gitar da öyle oldu... aldım ve sonra
onu da bıraktım.
-Başkası olsa "Bırakmanın sebebi şu zor F akorunu basamıyor olman
mı?" derdim... Ama Reita-san'ın gerekçesi neydi ki?
Reita: Aksine problem akorlar ya da ona benzer şeyler değildi. Bilmiyorum...
gerçekten pek bir şey diyemem.
-Pekala, özel bir sebep olmamasına rağmen... öylecene bıraktın yani?
Reita: Evet. Nasıl çalacağımı bilmediğim için bırakmıştım. (güler)
-Yani tercihin anlamak için çaba sarf etmeden vazgeçmekti öyle mi? (güler)
Reita: Evet. (güler) Çevremde gitar çalmaya başlayanlar hep gelişme
gösteriyordu, onlardaki farkı görebiliyordum. O zaman Uruha bir kültür festivalinde
çalma teklifinde bulundu ama onun bir amfisi yoktu, o yüzden benimkini ödünç
almıştı. Bununla birlikte bunun çok çok daha sıkıcı olduğunu düşünmeye
başladım; başta birbirine karışan sesler bana zevk verse de sonradan
başaramadığım gerçeği harcadığım zamanı olduğundan daha da sıkıcı hale getirdi
ve bu yüzden de bıraktım. Ve sonra ortaokulun 3. senesinde bas çalmaya
başladım.
-Biri gitarı bırakıp bas'a geçtiği zaman genelde sebebi "Bas'ta 4 tel
var, herhalde daha kolaydır" düşüncesi olur, peki Reita-san da olaya bu
açıdan mı bakıyordu?
Reita: Evet, öyle diyebiliriz. Bir de o zaman CD dinlerken bass'ın sesini
hiç ayırt edip duyamazdım, ben de öyle olunca herkesin çalabileceğini düşünerek
çalmaya başladım.
-Herhangi bir hatada kimse fark etmez diye ha? (güler)
Reita: Evet evet evet! Eğer yanlış çalsam bile kimse duyamazdı! (güler)
-Biraz akılsızca bir davranış, ha?
Reita: Her neyse... o zaman dinlediğim Cd'lerle bas'ı biraz yanlış tanımış
olabilirim, ama o zamanlar bunun farkında değildim... sanırım sadece canım
çalmak istedi ve ben de çaldım.
-Bu durumda o zaman öğrenme süreci biraz korkutucu görünmüştür ha?
(güler)
Reita: Nota bilgim vardı, kendimi zorlayarak bir parçanın notlarını
çıkarabilmiştim.
-Hangi şarkıydı?
Reita: LUNA SEA’nin Precious adlı şarkısıydı. O zaman bu sadece benim için başlangıcın
bir filiziydi sadece. Uruha ve diğer gitar çalan arkadaşla birlikte üçümüz
CD'nin üstüne çalmaya başladık.
-Çok masumca... (güler)
Reita: İşin eğlenceli kısmı da müzikle aynı anda çalmayı başarabilmekti. Şu
ana kadar başka hiçbir şey o duygudan daha baskın bir tatmin hissi yaratmadı
benim üstümde.
-Reita-san'ın gençliğinde onu çok etkileyen bir olaydı bu o zaman, öyle mi?
Reita: Evet. O zaman başka şarkılar çalma isteği geldi. Ve git gide bas'la
kafayı bozdum!
-Reita-sensei'nin o zamanlar deneyimsiz, toy zamanları olduğunu düşünürsek,
ilk gitar çalmak istediği zaman,
onu bu yönde etkilemiş olan bir artist var
mıydı acaba?
Reita: Hayır, belli bir kişi yoktu. Sadece gitar çalmanın havalı olacağını
düşünmüştüm.
-Genelde çalanlar, kızların ilgisini çekmek için çalmaya başladıklarını
söylerler, senin de aklında hiç böyle alçakça bir düşünce var mıydı? (güler)
Reita: Bununla ilgili şöyle diyebilirim.. Aslında Visual Kei ile ilgilenmeye
başladığımda bunun kızların ilgisini çok çekeceğini düşünmüyordum. "Bir
erkek olmana rağmen böyle şeyler yapman çok garip..." gibi şeyler duymayı
bekliyordum. Benim aksime, haklı olarak, işi olan erkekleri ilgi çekici
buluyorlardır diye düşünüyordum. (güler)
-Tarafımca hafif bir laf sokmaya maruz kaldın biraz. (güler)
Reita: Her neyse... çok alakasız bir şekilde birden bir grup kurma isteği
belirdi içimde. Sebebiyse gerçekten sadece gitar çalabilmenin havalı olduğunu
düşünmemdi.
-Precious'daki bas kısımlarının etkisinde kalmış olan Reita-san'ı incelemeye
geri dönelim! Peki şu anda bas gitarı cezbedici kılan şeyin ne olduğunu
düşünüyorsun? Belki de anılarındakinden daha farklı bir değer biçiyorsundur
artık?
Reita: Elbette. Bas'ı olmayan sesler fazla kuru geliyor kulağa, değil mi?
Zaten bas'ı olmayan bir ses olamaz. Mesela piyanoda bile diğer seslerle
birlikte kalın bas sesler de var. Şu an ben konuşurken bile sesimde bas var.
Sanırım yoluma bas'la devam etmiş olmamın sebebi her yerde karşınıza çıkan bir
şey olması. Ayrıca tabii ki bas da melodilere sahip bir enstrüman. Bateri gibi
bir ritim çalgısı. Ayrıca bateri çalarken bir sandalyede oturuyorsunuz ve
istediğiniz gibi hareket edemiyorsunuz, ben öne arkaya istersem de sağa sola
gidebiliyorum. Nasıl denir... orta saha oyuncusu gibi hissettiriyor kendinizi. Bence
istediğiniz her şeyi yapabilmenize olanak sağlayan bir enstrüman olduğu için
öyle. Enstrümanlar arasında en ilgi çekici olanı!
-Basçılar genelde çok rahatmış olarak algılanıyor ama bir kez dinleyince
bence en güzel enstrümanlardan biri.
Reita: Kesinlikle. Geçmişteki günlerde durum basitçe dediğin gibiydi. Ama
günümüzde bu bakış açısı biraz daha değişti.
-Şimdi aklıma geldi de, hiç Reita-san'ın değişen bir özelliğinden
bahsetmedik. Bence o dönemler Reita-san'ın değişim geçirmeye başladığı zaman
olmuştur.
Reita: Ah, çok sayılmaz...
- Reita-san'ı özgünlüğüyle etkilemiş olan bir basçı onun kariyerinde
yükselmesinde suç ortağı olmuş olabilir! (güler)
Reita: Ahh.. suç ortağı mı? (güler) Her halükarda her zaman daha çok
çalışmam gerekiyor.
-Şu an sana hayran oldukları için bas çalmaya başlayan bir sürü genç var
değil mi?
Reita: Evet, bunu bilmek beni gerçekten çok mutlu ediyor. Ama direk
parmaklarımıza bakıp da çalmaya çalışanlar için biraz endişeleniyorum doğrusu,
çünkü bazen şarkılarda enstrümanın akortunu değiştirip çalabiliyoruz. O yüzden
eğer çalarken tam olmuyorsa özür dileriz. (güler) Ben bas çalmaya ilk
başladığımda her şarkıyı aynı akortta çalacağız sanıyordum. Kitaplarda karşıma
"4. tel bir bir nota aşağıdan çalınacak" gibi yazılar çıkınca ne
yapacağımı anlayamıyor, o yüzden de çalamıyordum. Bugün de hâlâ tüm parçaların
standart akorttan çalındığını sananlar var. Sanırım o zamanlarda benim hevesimi
kırıp hemen çalmayı bırakmama sebep olan şey bu sebepten ötürü parçaları
çalamıyor olmamdı. Herkesin bu konuda başta yapamasa da vazgeçmeden çok
çalışmasını istiyorum!
-Çalışmanız için destekçiniziz!!!... Son zamanlarda the GazettE'nin mizacı
biraz daha sertleşmiş, daha kalın melodilere yönelmiş gibi sanki, peki
acaba Reita-san'ın kalın seslere ve bas'a karşı olan ilgisinin sebebi ve de
bununla ilgili kişisel görüşleri nelerdir? Anlatır mısın?
Reita: Bass'ın, çaldığı kişiye daha erkeksi bir görünüm sağladığını
düşünüyorum. Siyahlar içinde, arkası dönük bir adamın elinde bir bas gitar
tuttuğu canlandırın gözünüzde... zaten poz vermek kesinlikle iyi olduğum bir konu
değil. Ama aynı zamanda ritmi kabaca çalarken hoş görünüp görünmediğimi de
merak ediyorum bazen.
-Bir erkeğin estetikliği, Reita-san'da da görebildiğimiz gibi, sessiz
kalabilmesi ve cesaretiyle kişiliğini şekillendirebilmesidir.
Reita: Hmm…evet. Yapabildiğim tek şey bu zaten.
-Kesinlikle.... Reita-san sanki daha bu genç yaşında, yaşlı bir ruha sahip
gibi..
Reita: Sanırım bu durum biraz inatçılığımdan kaynaklı. Biraz da klasik odun
koca serpintileri var tabii. (güler)
-Davranışların yaşlı insanlarinki gibi demek istememiştim... Bir yandan eski
Keisei dönemlerindeki klasik babaları hatırlatıyorsun ve diğer bir yandan da
Shouwa dönemindekiler gibi evinin direği olduğun hissini veriyorsun.
Reita: Olabilir. Ben beş yaşındayken annemle babam boşandı, ondan sonra
annemle birlikte kaldık, evde bir 'baba' yoktu. Ama büyükbabam vardı, aslında
çok sevecen birisi olmasına rağmen sinirlendiği zaman dar kafalı birine
dönüşüverirdi. Belki de farkında olmadan bu özelliklerimi büyükbabamdan
almışımdır.
-Peki o kadar geç yaşta evde baba eksikliğinin getirdiği bir sorumluluk
duygusu ve farkındalık oluşmuş muydu sende?
Reita: Bu... konumuz bu değil... Aslında çok şımarık bir çocuktum. (güler)
Şu an çok sıkı çalışmam gerektiğini düşünmemin sebebi de o zamanki o hâlim.
-Şımarık bir Reita-san'ı gözümde canlandıramıyorum!
Reita: Ama düşündüğünün tam tersiydim. Evde mükemmel biri gibi davranıyor
olabilmekle birlikte aynı zamanda çok şımarıktım. (güler) Bu yüzden sahnede
gördüğü Reita'yı tanıyan insanlarla beni gerçekten tanıyan insanların
düşüncelerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu düşünüyorum.
-Reita-san'ın sahnedeki duruşu agresif ve katı bir kişi izlenimi
bırakıyor...
Reita: Bu düşünceni değiştirmek istiyorum... Öncelikle; makyajım, görünüşümü
ve kişiliğimi oldukça değiştiriyor. Makyaj yaptığım zaman daha çok kendim gibi
görünmek istiyorum. Bazen "o makyajlı haldeki gibi bir Reita" olmak
istemeye başlayacağımdan korkuyorum. O yüzden olduğumdan çok daha farklı bir insanmışım
gibi görünüyorum.
-Sana göre Reita, olduğu gibi mi kalmalı?
Reita: Evet. Her zaman kendime "Böyle olmak zorundasın!" diyorum.
-Peki ya başkalarının düşünceleri seni hiç etkilemiyor mu?
Reita: Evet... oldukça. Ama eğer benden bir şey isteyen, bekleyen birisi
varsa genelde çok anlaşamayız onunla.
-Hiç gelip makul bir şekilde sana isteğini söyleyenler olmadı mı?
Reita: Elbette öyleleri de var. Ama genelde söylediklerini çok önemsemem ve
isteklerine yanıt vermem. Bunun hakkında söylenirlerse de yapmamı istedikleri
şeyleri asla yapmam.
-Bu tutumun fanlarla alakalı bir şey mi?
Reita: Tamamen fanlarla alakalı bir şey değil, buranın insanlarıyla da
ilgili. (güler) Herkes ayrı bir şey söylüyor. Politikacılara göre farklı, müzik
konusunda birazcık bile yetenek sahibi olan insanlara göre farklı... Böyle
zamanlarda birer fahişe olsalardı da keşke her şeye karışmasalardı diyorum.
(güler)
-Pekala... merak etme, egosunu böyle gocunmadan ortaya seren senin gibi
toplumda insanda vardır mutlaka. (güler)
Reita: Evet, büyük ihtimalle öyledir. Gerçekten öyle olan insanlardan nefret
ederim. (güler) Öyle insanlar bir şey istedikleri zaman kendilerine hep en az
%10 kazanç sağlama düşüncesi içinde oluyorlar. Hepimiz aynı zamanda
hayallerimiz ve ideallerimizin yükünü de taşıyoruz omurlarımızda, değil mi?
Yaptığımız şeylerin bizimle birlikte çalışıp emek verenlerin de onayından
geçmesi gerekmiyor mu? O yüzden zaten yapılması gerekeni yapıyoruz!
-Konuşmamız hassas noktalara geldi... Pekala, grubunuzun ekipmanı her gün
yanınızda olan kişiler değil mi? Bütün fanların onların yaptığını yapmak için
ölüp ölüp dirildiği bir iş. Öyle değil mi?
Reita: Evet, kesinlikle öyle. Ama ben de bir insanım, bir yanım fanların
böyle mızmızlanıp durmalarını kesmelerini istiyor, diğer bir yanım da onlara
böyle sinirlenmemin yanlış olduğunu söylüyor.
-Evet, buradaki asıl sıkıntılı mevzu şu ki the GazettE geniş bir alanda
faaliyet gösteren bir grup, her şeyin olması mümkün, elbette bu noktada ticari
unsurlar da giriyor işin içine, değil mi?
Reita: Evet, bazen.
-Bazen bir konuda (görünüş ve tarzları hakkında eleştiride bulunan fanlarla)
istemeden de olsa küçük tartışmalar olabiliyor mu?
Reita: Tabii ki de. Biz bir rock grubuyuz ve "Rock grubu değil miyiz
biz??!!" diye ne olduğumuzu sorgulamayı seviyoruz.
- Ah, anladım, karşı çıkar gibi, değil mi?
Reita: Evet. Bir rock grubundan beklenildiği gibi. Aslında ne yaptığımızı
bilmemiz bence güzel bir şey. Yakın bir zamanda bununla ilgili bir şeyler oldu,
tam bununla alakalı... Birden bize karşı sesler yükseldi. Sanki bu onları çok
aziz insanlar yapıyormuş gibi bizden muhteşem söylevler beklentisi içine
girmişler. "Bunu söylerken onu değil de şunu söylemek istemişlerdir."
gibi düşüncelere sahipler. (birine küfrederken başka anlam çıkarmaya çalışmaları
gibi farklı mana aramaları)
-Sanki rock müzik yapmanızın sebebi buymuş gibi ha... (güler) Gerçekten de
böyle konularda sınırları belirlemek çok zor, ama insanların hep en kötü
tutumları da ölçüte katıldığında bence çok bir sorun olmaz.
Reita: Tabii ki bu tutum ve davranışları da umursuyoruz. Bu söylediklerimi
de duymayı şüphesiz kendileri istediler.
-Böyle yalanlamalar ve tartışmalarla karşı karşıya kaldığında, hiç yaptığın
şey hakkında tereddütlere düştüğün, farklı alanlara yönelmeye düşündüğün oldu
mu?
Reita: Reita: Açıkçası... oldu. Son zamanlarda böyle bir şey olmadı ama
bundan önceki zamanlarda gayet açık bir şekilde aynen dediğin şeyi yaşadım.
Artık bir grupta çalmayı bırakmam gerektiğini düşündüğüm zamanlarda daha the
GazettE'e katılmamıştım. Normal bir iş bulup onda çalışmayı düşünüyordum.
-Seni böyle düşünmeye iten şey ne oldu?
Reita: O zaman, doğru düzgün bir işte çalışan adamlar çok havalı görünüyordu
gözüme.
-Bunun yanında geleceğe dair duyduğun korku ve endişeler de etkili olmuştur,
değil mi?
Reita: Evet, sanırım o konuda da korkuyordum. Ama buna rağmen yaptığım şeye
inanıp devam ederek şu anda yapıyor olmam gereken işi yapıyor olmam benim için
en iyisi oldu. Bence bir grupta çakmak başınıza bela oluyor. Şu an için
hayatımın geri kalanında ne yapacağıma dair bir fikrim yok, her zaman müziğe
devam etme imkanım olup olmayacağını da bilmiyorum. Bu konu hakkında hiçbir şey
bilmiyor olmama rağmen, eğer hep bu konu hakkında endişeleneceksem bu işe en
başından başlamamam gerekirdi diye düşünüyorum bazen. (güler)
-Kesinlikle... böyle bir konuda riske girmek istemez kimse değil mi? (güler)
Reita: Evet! (güler) O yüzden artık riske girdiğim için endişelenmeyi
bıraktım. Eğer seçme şansım olsaydı, üniversiteye gider, bir işe girerdim... ve
kesinlikle bir gruba girmezdim. (güler)
-Yani aslında böyle bir insansın ha.. (güler)
Reita: Evet aslında göründüğümden daha sorumluyumdur. (güler) Oldukça da
ciddiyimdir. Çevremdekiler hep ne kadar sorumluluk sahibi olduğumla ilgili
şeyler söylerler. Oldukça ciddi, kararlı biri izlenim bırakıyor olmama rağmen
her şeyden hemen bıkan bir tipimdir. Ama diğer yandan, kendimi bir şeye
gerçekten verdiysem de GERÇEKTEN kendimi vermişimdir. Bir şeylerden hemen
etkilenmeme rağmen aynı şeyden çok kolay bir şekilde de sıkılabiliyorum. Mesela
aynısı motosikletimde de oldu. Yeni aldığım zaman ek parçalar hakkında her gün
internetten araştırma yapardım, ve neredeyse bütün zamanımı buna ayırırdım.
Çünkü her şeyini kendim yapmak istiyordum, o yüzden parçalar nasıl takılır
falan onları araştırıyordum. Şu anda tamamıyla sıkılmış sayılmam ama her an
bundan da bıkmam çok muhtemel.
-Yani hiç bas'tan sıkıldığın olmadı?
Reita: Evet. Bu sadece bas'ta olmadı. Büyük ihtimalle zaten bir şeylerden
bıktığım zaman uğraştığım bir şey bas olduğu için olmadı. Zaten grupta hep
birlikte takıldığımız için sıkılanacak bir şeyi yok. Hatta bas gitarın benim
için daimi bir motivasyon kaynağı olduğunu söyleyebilirim.
-the GazettE'e dışarıdan bir izleyici gözüyle baktığımız zaman geçtiğimiz
senelerde insanlarla iyi bağlantılar kurdunuz. Bu süreçte hiç "Bunu
yapamayacağım!" dediğin oldu mu?
Reita: Olmadı. Beşimiz de özgürce istediğimizi yapıyorduk, çünkü kimse
kimseye ne yapacağını söylemiyordu. Bu enstrümanlarımızı çalışımızı da
etkiliyordu. Provalarda birimizi endişelendiren, rahatsız eden bir konu olursa
birbirimize anlatırdık ama bu ortamın havasını kötü yönde değiştirmezdi asla.
Ama besteleri hep bana yaptırsalardı birkaç seferden sonra gruptan da bıkardım.
(güler)
-Ne? Gerçekten mi?
Reita: Evet. (güler) Eğer hepimiz yaparsak eğlenceli olur, ama eğer bu işi
yapmak için sadece ben seçilmiş olsam bir süre sonra bıkardım.
-Yani bu işi diğerleriyle birlikte yaptığında başarınız imkansız olsa bile
devam edersin ve bu aynı zamanda sürekli motivasyonunu taze tutuyor, öyle mi?
Reita: Evet evet! Çalma biçimimi değiştirmem gerektiğini söylediğim zamansa
geriye hiç dayanağım kalmamış demektir. O zaman da çaldığımdan çok daha
etkileyici ve şaşırtıcı bir çalma tarz bulurum kendime. Herkes başkalarını
şaşırtmak istemez mi? Gruptakiler şaşırmazsa fanlar da şaşırmaz ama değil mi?
Hem sizden (hem fanları hem üyeleri) motive edici bir şey istendiği zaman böyle
yapmak daha iyi. Eğer birileri bu konular hakkında bir şeyler söylemezlerse ne
yapacağım hakkında fikrim olmazdı herhalde. (güler)
-Bunun üzerine düşününce beşiniz arasında tarif edilemez bir yakınlık
hissediyorum. Birbirinizi bir şeyleri yapmak için zorlamıyor, ve aynı zamanda
ters görüşlere sahip olsanız bile birbirinizin görüşlerine saygı duyuyorsunuz
gibi görünüyor dışarıdan.
Reita: Evet, aynen öyle. Birbirimizle aynı zamanda özel şeylerimizi de
konuşuruz, tabii bu müzikten hiç bahsetmiyoruz demek olmuyor... İşte bu yüzden
en iyi grup üyeleri olduğumuzu düşünüyorum.
-Yani daha the GazettE'den bıkmadın?
Reita: Tabii ki de hayır! Her zaman onlarla birlikte daha farklı ve yeni
şeyler yapmak istiyorum. Aynı zamanda hepimiz özümüzde iyi insanlarız.
Özümüzde!!! (güler)
-Sahneye çıkınca çok tehlikeli birine dönüşüyorsun, ha? (güler)
Reita: Aslında bu çok ilginç bir durum... Konserin hemen öncesine kadar hep
havadan sudan şeylerden konuşuyoruz, ama sahneye çıktığım zaman şimdi bile
"Oradaki o ciddi insan ben miyim?" diyorum. O iki hâlim arasında
uçurumlar var. Ama yine de bu farklılığı seviyorum.
-Bu farklılık eminim insanların da dikkatini çekiyordur.
Reita: Eğer fazlasıyla korkutucu insanların sokakta köpekleriyle dolaşırken
çektiği ilgiye benzetiyorsan bu iyi bir şey bence... Ufak ve narin yapılı
sıradan bir adamın işe gidip gelmesinden çok daha havalı bir şey. Bu yüzden
insanların göründüğü gibi olmalarını sevmem. Mesela bildiğimiz klasik, esmer bir
adam karışma geçip sürekli sıradan şeylerden konuşup sıradan şeyler yapsa
umurumda bile olmaz. Ama kendine özgü bir uğraşta çok çalışıp kendini o konuda
geliştirmeye çalışıyorsa gerçekten güzel bir şeydir bu. O zaman gidip o kişiyle
konuşup onu tanımak isterim. (güler)
-Reita-san aslında çok değişik bir insanmış...
Reita: Evet, öyleyimdir.
-Sahnede çok gürültücü bir insanken normalde çok sessiz ve kibar bir
insansın.
Reita: Ben dünyanın en kibar insanıyımdır!!
-Yine egon tavan yaptı! (güler) Bunu bilerek mi yapıyorsun yoksa
kendiliğinden mi oluveriyor?
Reita: Şey, sanırım bazen biraz kasıtlı olarak yapıyorum. Eğer birisi bana
karşı güzel bir tutum sergileyerek beni överse bu bazen biraz afallamama sebep
oluyor, haksız mıyım? Mesela böyle bir anda bir şeyler söylemeye çalışsam konu
hiçbir yere varmazdı. Aslında böyle bir insan değilimdir, yani genelde öyle
şeyler söylenmediği sürece böyle yapmam.
-Biraz bunun üstünde durursak, dıştan hiç göstermediğin dayanışmamacı bir
kişiliğin var diyebiliriz miyiz?
Reita: Bu yüzden rock grupları arasından en çok ben seviliyorum ya zaten.
(güler)
-Demek öyle? (güler)
Reita: Neyse, bence konuları çok irdelemediğim ve yüzeysel geçtiğim sürece
hiçbir sorun yok.
-Sanırım olabilecek herhangi bir terslikte bu bahsettiğimiz ~sahne canavarı
Reita'yı~ suçlayabiliriz.
Reita: Evet, sanırım bunu yapabiliriz.
-Tamam o zaman. Reita-san aynı zamanda bir burun bandı takıyor. Şey... büyük
ihtimalle bütün dergiler röportajlarında sana bununla ilgili bir şeyler
soruyordurlar...
Reita: Aslında bununla alakalı daha önce çok konuşmadım.
-Pekala, o zaman ben sormak istiyorum... Nedir o? (güler)
Reita: Ne... Sanırım bu soruyu önce kendime ben sormalıyım. (güler)
Başlarda takmıyordum. O zamanlar saçlarımı kırmızıya, gözlerimin üstünü
siyah şeritler halinde boyuyordum. Ama sonra daha korkutucu görünmek istedim.
Daha karanlık bir tarafa yönelmek istedim. Başta tek gözümü kapamayı düşündüm.
Şansa bak ki tek gözünü kapatan anime karakterlerini de hep sevmişimdir.
(güler)
-O zaman biz de sana hangi karakter olduğunu soralım madem...
Reita: Gözünü kapamıyordu ama Yuyu Hakusho gibi esrarengiz havası olan
karakterleri çok severdim. Sabahları kahvaltı hazırladığını hayal
edemeyeceğiniz tiplerden yani.. (güler)
-Günlük bir yaşantıya ihtiyaçları yokmuş gibi olan karakterler. (güler)
Reita: Kesinlikle! Tek gözümü kapamaya karar verdikten sonra gözümü kapamak
için bir kumaş parçası almam gerekiyordu. Aslında o zaman kumaş yerine deri
almak istemiştim ama onu almak için yeteri kadar param yoktu, o yüzden normal
kumaş aldım. (güler) Aldıktan sonra aynanın karşısına geçip defalarca farklı
farklı şekillerde gözümü sardım. Ve sonunda bana en yakışanın alnımı, sol
gözümü ve burnumu kapamanın olduğuna karar verdim.
-Daha çok ağır bir hastalığı olan bir hasta, yüzünü bandajlarla kapamış gibi
görünmüştür.
Reita: Evet evet! Önemli bir hastalığım varmış gibi... (güler) Bir süre
böyle devam ettim, daha sonra ağzımı da kapadım ve geriye açık sadece sağ gözüm
kaldı.
-Neredeyse bir mumyaya dönüşmüşsün. (güler)
Reita: Ama daha o zaman yüzümü kapamanın hayatımı etkileyeceğini
hissetmiştim. Şimdiyse o zamandan geri kalanım. "Reita hakkında" bir
şeyler konuşulduğu zaman, sanırım herkesin gördüğü, yani... içimdeki gerçek
benim yansıması bu. Burun bandı gibi fark edilebilir bir şeyler istedim.
Doğrusunu söylemek gerekirse daha önceden bir süre için takmadığım olmuştu.
-Aaah, bunu bilmiyordum.
Reita: the GazettE'yi ilk kurduğumuz zamanlardı. Performanslara öyle yüzüm
açık çıkmak oldukça utandırıcıydı. Yüzümü sahnede öyle açık bir şekilde rahatça
gösteremiyordum...
-Gerçekten tuhaf bir öykü... Bir parça kumaş hakkında hem de. (güler)
Reita: Evet! O kıyafet parçası hayatımı kurtardı. (güler) Bugünse insanların
"Bu ne biçim bir adam böyle?" dediğini duymak hoşuma gidiyor bazen.
Ben buyum ve böyle olmaya devam edeceğim.. ayrıca onları bunun için azarlamaya
da. (öyle söyleyenleri)
-Son dediğin kısımdaki çelişkiyi tam olarak anlayamadım ama şu an için
şimdiki bu tarzından vazgeçecekmişsin gibi görünmüyor?
Reita: Şu an için düşünmüyorum. Çünkü bunu değiştirdiğimi düşünmek... hmm...
son kısmı anlamamış olsan da, şu an için ben "BU" Reita'yım.
-Peki yüzüne böyle bir şey yapmaya karar verdiğinde diğer üyeler bunu nasıl
karşıladılar?
Reita: Çok tepki göstermediler. (güler)
-Diğer diğerleri? (güler)
Reita: Hangi diğerleri, neden suratını öyle yapıyorsun? (güler)
-Şimdi anladın mı? (güler)
Reita: Şu ana kadar karşılaştığım insanlar arasında bize karşı tereddüt edip
korkarak yaklaşan olmadı. Her şeyi bir tarafa bırakırsak zaten burada Reita'dan
bahsediyoruz. Makyajı yapmayı kabul eden de kendimdim zaten.
-Savaşa hazırlanmadan önce zırhına son dokunuşlarını yaparak kendini savaşa
hazırlayan bir savaşçı gibi ha?
Reita: Evet, öyle bir şeyler.
-Evet evet oldukça... O halde seni kısıtlayan herhangi fiziksel bir engel
yok ortada değil mi?
Reita: Evet... olmaması güzel. (güler) Belki benim durumumdaki biri diğer
insanlara göre daha etkili ve verimli nefes alıp vermeli. Çalışırken insan
vücudu kas yapıyor, belki de böyle olursa vücudum daha dayanıklı olur. (güler)
-Başkalaşım üzerine ilginç bir teori attın. (güler)
Reita: Her neyse... Ama tek gözümün kapalı olması o zamanlar benim için
biraz sıkıntı yarattı. Sol gözüm kapalıyken tahmin edebileceğiniz gibi kumaşı
yukarı kıvırmadan bas'ın sapını göremiyordum. (güler) Bu da beni oldukça
zorluyordu.
-Böyle zorlukların üstesinden gelebilmek, zamanla sağlam bir kişilik
özelliği halini almıştır, değil mi?
Reita: Evet, aynen öyle oldu.
-Bunca zaman the GazettE'in Reita'sı olarak, grubun geçen bu süre zarfı
içinde herhangi bir konuda değiştiğini söyleyebilir misin?
Reita: Hmm... Artık daha özgürüz. Üzerinde çalıştığımız şarkılar hakkında
tartışırken hepimizin ufku genişledi. Yapabileceğimiz, başarabileceğimiz
şeylerin çıtası yükseldi ve düşündüğümüz şeyleri yapmakta da özgürüz.
-Şarkılar ve konserlerle alakalı seni tarzından ötürü eleştirenlerle ilgili
kim olursa olsun yaptığın şeyden seni alıkoyamayacağı gibi bir şeyler
söylemiştin. Bu, özgürlüğün senin motivasyonun olduğu anlamına mı geliyor?
Reita: Evet, böyle olmasının sebebi büyük ihtimalle iyi bir çevremin
olmasından kaynaklı. Şansımıza; şarkılarımıza ve onun adının ya da herhangi bir
şeyinin 'çok aykırı' olduğu gerekçesiyle karışıp değiştiren veya
birbirimizin yapmak istediği şeylere yasaklar koyup "Olmaz." diyen
insanlar değiliz. Bence bu hepimizin minnettar olması gereken bir şey.
-Bazı rock gruplarına göre şarkıları albüme ilk başta olduğu gibi (ham, düzeltilmemiş
haliyle) koymakta hiçbir sorun yok. Ama şarkıların içinden mutlaka göze batan
bir parça olmalı ki, sıradan olmaktan çıksın. Ama the GazettE'de böyle bir
durum yok, değil mi?
Reita: Evet. Daha doğrusu bize bir single bile çıkarmayacak olsak bile
kendimizi kasmamamızı söylüyorlar.
-Öyle mi? Yapımcılarınız falan oldukça anlayışlı kişiler olmalı.
Reita: Böyle olması bize birçok konuda oldukça yardımcı oluyor. Eğer yapmak
istediğimiz bir şey olursa çevremiz, bize o konuda yardım edecek şeyler,
ekipman ve insanlarla çevrili.
-Pekala, anlıyorum... baskı yok yani.
Reita: Doğal olarak biraz baskı var tabii ki. Ama birilerinin bizden
beklediği şeyleri yapmak istemiyoruz. Başkalarının söylememizi istediği şeyleri
söylemek istemiyoruz. Grup olarak böyle kalmaya ve büyüme hep bu şekilde
devam etmek istiyoruz. Bu sorunla her karşılaştığımızda (baskı)... asıl
meselenin farkında olmamış oluyoruz... Mesela konser ve tur hazırlıklarımızın
gittikçe daha büyüdüğünü, veya CD satışlarımızın yükseldiğini duyuyoruz...
söylenmeden önce öyle olduğunun farkında olmuyoruz. (güler)
-Söylediklerine göre bu işlerle ilgilenmek başkasının görevi... neden öyle?
Reita: Aslında sadece artış olduğunda böyle oluyor, düşüş olduğunda zaten
hemen hepimiz fark ediyoruz. (güler)
-Haha… doğrudur...
Reita: Kulağa biraz tuhaf gelebilir ama düşüşler bile iyi bizim için...
böyle olduğumuz gibi havalı kaldığımız sürece satışlar düşse bile sorun yok.
-Sanatçılar ve şirketleri genelde böyle konularda umursamaz oluyorlar ama
bence birinin gerçek kişiliği de oldukça önemli bu sektörde.
Reita: Evet. CD satışlarımızın iyi olup olması umurumda bile değil. Bence
ortaya iyi müzik koyabiliyor, iyi şarkılar yazabiliyor veya harika konserler
verebiliyor olmamız satışların yüksek olmasından daha büyük bir başarı. Ama
tabii ki ikisinin birlikte olması daha iyi. Şu an bir şeyler satılmış mı veya
ürünlerin satış fiyatlarının ne kadar olduğu gibi konular hakkında hiçbir
fikrin yok. Böyle şeyleri hiç kafama takmam. İyi olduğunu düşündüğümüz şeyleri
yaptığımız sürece hep birlikte ilerleme kaydedebiliriz.
-Eğer bu şekilde düşünüyor olmasaydınız eminim ki single olarak [Filth in
the Beauty] gibi ilginç bir parça çıkaramazdınız. (güler) Bu şarkı
söylediğin şey için iyi bir örnek!
Reita: Evet, kesinlikle.
-Kendi adıma... yaşanan bu olaylar süresince, the GazettE bu sorunları yerle
bir etmiş diyebilirim!
Reita: Hmm, nasıl diyebilirim... benim için o olaylar artık çoktan geçti
gitti. Bu yüzden artık geriye bakmaktan daha çok, bazı şeyleri yeniden inşa
etme aşamasındayız.
-Artık bittiğini nereden biliyorsun?
Reita: Hmm.. geçmişte insanların yapmış olduğu şeyler artık yerle bir olmuş
gibi hissediyorum. Artık Visual Kei insanlara eskisi gibi 'tehlikeli'
görünmüyor, daha çok pop idollerinin kağıda yazıp okuduğu parçalardan oluşuyor
gözüyle bakılıyor. Ve bizden onur öğrencisi gibi davranışlar bekleyip o
tarzında şarkılar talep edilmesinin de sebebi de bu bence. Başta asıl sorun bu
değildi. Şimdiyse daha da manasız şeylerle karşılaşıyoruz, fanlar daha
takıntılı hale geliyorlar. Ve o eskideki düzeni yeniden kurmak istiyoruz. Tabii
ki bunu yasalara karşı gelmeden, insanları incitmeden yapmak istiyoruz. Yani
insanların beklemediği şeyler yapmak istiyoruz.
-the GazettE elinde tehlikeli güçler bulunduran bir grup, ve Reita-san da
kuşkusuz bunlar arasından en tehlikelisi. (güler)
Reita: Öyleyim, değil mi? (güler) Eğer (başından beri) iyi biri olmasaydım
(da kötü biri olsaydım) asla iyi biri olamazdım. Fanlarımızla oldukça samimi
olsak da aynı ortamda bile olmak istemediğim türden insanlar var. Artık
internetten istediğimiz her şeyi görebiliyoruz değil mi? En sevdiğiniz
oyuncunun filmlerini falan izleyebiliyorsunuz. Bu sebepten ötürü insanlara
sempatimizi veya enerjimizi iletmek için onların ille de konserlere gelmesi
gerekmiyor.
-Evet, ama bu zamanlarda artık insanlara sempatik davranabilmek oldukça zor,
değil mi?
Reita: Evet, kesinlikle. O yüzden insanların bizi sadece internetten
izlemesini değil, canlı olarak da görmesini istiyoruz. Ayrıca bu günlerde CD
satışları, artık istediğiniz şeyi internetten bulup dinleyebildiğiniz için
eskisi gibi değil. İster istemez böyle bir (teknolojik) gelişmenin hoş
olmadığını düşünüyorum. İnternetteki bu hızlı veri yayılma potansiyeli hakkında
ne düşüneceğimi bilemiyorum doğrusu.
-Tekrar hassas konulara geldi sohbet... (güler)
Reita: Yani... interneti ben de kullanıyorum tabii. (güler) Nasıl olacak o
zaman bu iş?! Anonim paylaşım yapabilmeyle birlikte internetin hızla büyümesi
kötü niyetli insanların sayısının hızla artmasına sebep oldu bence. Ama elbette
iyi niyetle kullanıldığı zaman yararlı bir şey, her neyse, dışarı çıkıp dolanıp
(sevdiğiniz) birinin bir ürününü almak şu sıralar oldukça popüler. O yüzden şu
ürün biriktirme durumu da aynı şekilde popüler. Bu CD'ler için de geçerli. Bir
CD dükkanına gidip bir ürünün orijinalini almak daha zevkli bence.
-Elbette bir şeyin orijinaline sahip olmak, görebilmek ve ellerinizin
arasında hissedebilmek...
Reita: Aynen öyle! İnternetten 300 Yen'e indirip satın alabiliyorsunuz ama
hiçbir his bırakmıyor üstünüzde. Bu yüzden de, kendi adımıza, parçalarımız
böyle internet üzerinden indirilince biraz üzülüyoruz.
-Çünkü CD sadece sesten ibaret değil. Müzik, kapağındaki uyumlu sanat
çalışmalarıyla bir bütün.
Reita: Şunu her zaman sesli olarak söyleyip duyurmak istedim birilerine:
Cd'nin kapağını açıp oynatıcıya koyup şarkının sözlerini okuyarak dinlemek...
gerçekten harika bir.
-Öyle bir şey aldıktan sonra görmezden gelip içine bakmamak mümkün değil
zaten the GazettE de
görmezden gelinemeyecek bir şey. Yani, her açıdan böyle
devam etseniz iyi olur. (güler)
Reita: Ahahahaha.. harika. (güler)
-Konumuz buraya gelmişken, the GazettE konserlerinde diğer gruplara kıyasla
direk olarak hissedebileceğiniz şeyler var...
Reita: Sanırım fanlara teşekkür edişimizi kastediyorsun. Bazen gerçekten de
çok aptallar olabiliyor, ama yine de bize destek oluyorlar.
-Son performansınızda, Fuji Q Highland Conifer Forest'da, birkaç aksilik
çıktı, bir de bunun üstüne bir de kötü hava koşulları ve birkaç kötü olay
eklenince oradaki insanların arasında oluşan birlik beraberliği adeta
hissedebiliyordunuz.
Reita: Bu her zaman böyledir. Önceden böyle birkaç aksilik yaşandı, ve
hepsinde de bu aksiliğin ardından fanlarımız önceden olduklarından daha soğuk
kanlı davrandılar. Fanlarımızı öyle görünce sadece ne kadar da soğuk kanlı
olduklarını düşünmüştüm
Bir şeyleri görmezden gelmek yerine o şeyi hayatınızdan tamamen silmek, riske girmekten daha iyi değil midir? Bence böylesi daha havalı ve tüm kişiliğinizi bir kenara fırlatıp atmaktan daha iyi. Ama eğer her şeyi de görmezden gelip umursamıyorsanız, hedefinize tam olarak ulaşma şansınız hiç yoktur.
Harajuku ya da Shinjuku'ya giderim. Gerçekten çok fazla insan olmuyor mu ama!? İnsanların aralarından yürürken sürekli topuklarına basacak gibi oluyorum ve bu yüzden de insanların küçük küçük adımlarla yürümesi beni aşırı rahatsız ediyor. İstediğim hızda yürüyememek sinirimi bozuyor. O yüzden yapılan şu festivalleri de sevmem, hani şu çok yavaş yürümek zorunda bırakıldıklarınız.
-Yani normal kullanımdan çok romantik anlar için üretilmiş bir araba ha..(güler)
Reita: Evet! Bisikletimle aynı gibi, öndeki tekerlekle gidon arasındaki mesafe çok fazlaydı, o yüzden de binmesi çok güvenli değildi. O yüzden de onu otoyolda kullanamıyorum. Ayrıca saatte ancak 80 km/saat hıza çıkabiliyor.(güler) Her neyse, onu olduğu gibi seviyorum. Hatta bence sürmesi zor bir bisiklet veya arabayı kullanabilmek daha havalı ama çoğu insanın bunu anlayabileceğini zannetmiyorum.
-Oldukça tehlikeli... Eğer öyle biri olsaydım benimle konuşmak ister miydin? (güler)
Reita: ….şey, evet. (güler) Ama doğrusunu söylemek gerekirse, eğer böyle bir uğraşım, hobim olmasaydı konuşmazdım. Bir tura çıkmak veya kayıtlara gitmek gibi şeyler insanı oldukça strese sokan işler ve ne zaman olacakları hiçbir zaman tam olarak belli olmuyor. Ve sürekli insanlarla iletişim halinde olduğunuz bir sektörde olunca size laf eden insanlar çok oluyor. İşte böyle anlarda arabanızı veya bisikletinizi sürmek stresten uzaklaşmak için oldukça iyi bir yol.
-Peki bisiklet ve araba dışında uğraştığın başka şeyler var mı?
Reita: Video oyunlarını severim. Bende bütün oyunlar var. Hatta çıkan her konsoldan var elimde.
-Hepsinden mi!?
Reita: Uruha'da da hepsinden var... Ruki dışında hepimiz konsol türü oyun cihazlarına sahibiz.
-Hayret verici... Günümüzün erkeklerini baz aldığımızda Ruki-san biraz.. alışılmadık. (Ruki küçükken babasından herkeste var diye Nintendo istemiş ama babası almamış ve üstüne bir de minik Ruki'yi azarlamış. O yüzden Ruki video oyunlarından hoşlanmadığını söylüyor.)
Reita: Evet, oyunlar hiç ilgisini çekmiyor. Ama korku oyunlarına diğerlerine kıyasla biraz daha ilgi duyuyor gibi. (güler)
-Aşağı yukarı herkeste bu durum böyledir. (güler)
Reita: Aksiyon ve dövüş oyunlarında asla düğmelere tam zamanında basamaz. (güler)
-Bu, benzer tuşlardan hangisini seçeceğine hemen karar veremiyor (analog yeteneklerinden) olmasından da kaynaklanıyor olabilir.
Reita: Kesinlikle! İşte bu yüzden konsollardan nefret ediyor.
-Ama eğer Reita-san gibi, elinden tüm konsollar geçmiş biri oynuyorsa oyunu, hızını kullanarak şansı kendi tarafına çekmesi kolay oluyordur?
Reita: Aslında ben de çok harika kullanamıyorum. (güler) Hatta daha hiç dokunmadığım konsollar bile var. Bir şeylerden hemen sıkılmamın sebebi de bu.
-Bas gitardan asla sıkılmamanı diliyorum o zaman. (güler)
Reita: Ondan asla bıkmam. Bas gitarım ve grubumuz için yaşıyorum. Kişiliğime şekil veren şeyler de bu ikisi. Eğer hayatımda onlar olmasaydı kesinlikle şu an olduğumdan çok daha farklı bir insan olurdum... eğer hayatımda bas olmasaydı, gerçekten çok korkunç olurdu.
-Yani anladığımım kadarıyla bu konu hakkında endişelenmemize gerek yok.
Reita: Evet, şu an için öyle bir şey yok. Saçlarımız beyazlamış olsa ve beşimiz hala rock müzik yapmaya devam ediyor olsak gerçekten çok havalı bir şey olurdu bu bence.
-Bence en sonunda öyle olacaksınız!
Reita: Değil mi!? Bu aynı zamanda eski anılarımız ve problemlerimizle de bağlantılı bir şey olurdu, şu benim elektronik gitar mevzusu hariç tabii. (güler)
-Belki o zaman bir akustik grubu olursunuz?! (güler)
Reita: Evet! (güler) Ama biz, beşimiz, birlikte eğlenebildiğimiz sürece her şey yolunda olur. Ve ayrıca gelecekte hepimizin hemen evlenmesi gerekiyor diye düşünüyorum...
-Neden hepiniz birden böyle bir şey yapsın ki? (güler)
Reita: Şey, sadece kendi bencilce planlarım yüzünden, ama hepimiz çocuklarımızı aynı okula gönderirdik, aynı sınıfta olurlardı. (güler) Ve babalar çocuklarının spor işleriyle de uğraşmaz mı, yarışlarla falan... Bize de uğraşacak yeni bir rekabet konusu çıkar. (güler)
-Çocuklarınızı düşündüğünüz için yapmayacak mısınız bunu? (güler)
Reita: Ah onları boş versene, yine de bizim rekabetimiz olurdu bu. (güler) Gerçekte tabii böyle yapmazdık ama yine de eğlenmek için harika bir yol olurdu.
-Olması mümkün olmadığı için rahatça konuşuyorsun herhalde. (güler) Bu sportif aktiviteler hep sinir bozucu şeyler olmuştur. (güler)
Reita: Hayır, bu noktada belli bir birikim sahibi olduğunuz alana odaklanma eğilimi devreye giriyor sadece.
-Şaşırtıcı planların var, ha? (güler) Pekala şimdi de bir basçı ve Reita olarak ne planların olduğunu duymak isteriz.
Reita: Öncelikle bir şeyler hakkında çok endişelenmeyi bırakmayı planlıyorum. Vee, ritmi bütünleştiren üye olarak diğer üyeler tarafından biraz şımartılmak istiyorum. Bunun nasıl olacağı hakkında bir fikrim yok ama bunu düşünmelerini sağlamam da bir başarı olur. Ve ayrıca değişmez bir kişilik yaratmak istiyorum kendime. Sadece müzikten bahsetmiyorum, aynı zamanda insan ilişkilerinden de bahsediyorum. Ayrıca güvenilir bir ortamda olmayı isteyen biriyim. Gitar ve vokallerden bahsedecek olursak, bas'ta daha farklı ve yeni kendimi ifade teknikleri bulmayı amaçlıyorum. Bence bunu sahnenin arkada kalarak yapabilirim. Önde olmak bir hayal gibiyse ve yalnız hissettiriyorsa sanırım o da olabilir.
-Bas'ın bu farklı nitelikleri seni görünmez bir var olma isteğine itiyor.
Reita: Evet. Kai-kun'un ritmi oldukça iyi, ben de ona layık olmak istiyorum. Şu an davulların sesini duyduğumda ritme eşlik ederek, ritme uyacak şekilde çalıyorum. Ama bundan sonra bas'ı çalacağım ve Kai-kun bana eşlik edecek. Bu yönde hepimizin kendini geliştirmesini umuyorum, mesela Aoi-san ve Uruha çalarken Ruki de çığlığını uydurmalı onlara. (güler)
-Son konserlerde ritim oldukça yoğundu ve kendinizi ritme kaptırmanız oldukça barizdi. Bence bu hedefinizi geliştirme yolunda atılmış istikrarlı ve emin adımlar.
Reita: Belki de öyledir. Yapılan yorumlara göre Japon grupların ritimleri biraz zayıf. Amerikan gruplar ele alındığı zaman onlarındaki oldukça sert. Bu biraz geride kaldığımız bir konu. Japon olduğumuz için biraz daha susturulan bir milletiz. Japonlar genelde yaptıkları şeyleri belli kurallar çerçevesinde yaparlar, hemen boyun eğerler ona. Bu beni gerçekten rahatsız eden ve tartışmak istediğim konularda biri. (güler)
-Yine itirazlar yükseliyor. (güler)
Reita: Gerçekten de böyle şeyleri değiştirmek isterdim. Ayrıca dünyayı bununla ilgili bilinçlendirmekten de zevk duyardım.
-Buna dayanarak yeni single [LEECH] in diğer parçalarınıza göre kulağa daha farklı gelmesini buna bağlayabiliriz...
Reita: Evet, daha farklı bir çalışma oldu.
-Sakinlik ve asaletimizden ötürü Japonya'da müziğin kalitesinin düşük olduğunu düşünmüyorum. (güler)
Reita: Japonya'da farklı, havalı sesler bulmak biraz zor. Dediğim gibi farklı ülkelerin müzikleri daha havalı geliyor kulağa. Belki bu oradaki nem miktarına, insanlardaki elektriğe falan bağlıdır ama doğrusu bunlardan bahsetmek istemiyorum. Japonya'da da gerçekten harika parçaların çıkabileceğini göstermek istiyorum. Fakat hala hedefimizden oldukça uzağız; ama her şeye rağmen yine de birkaç güzel parça çıkarabiliriz ortaya. Şu anki görevimiz bu.
-Gerçekten de bu uğraşlarınızı yansıtan bir çalışma çıkarmışsınız.
Reita: Evet, bence parçalarımız gittikçe başka ülkelerden insanların dikkatini de çekebilir. Japon müziği diğerlerine yenilmeyecek! Visual Kei şu anda Avrupa'da hızla yayılmıyor mu? Japonya'daki Kore patlaması gibi bir şeybbu da. (güler) (Koreliler'e karşı başlayan ani hayranlıklar.)
-Oldukça farklı bir tasvirdi. (güler)
Reita: Çünkü öyle ve büyük ihtimalle de sayısı giderek artacak bir şey. Her zaman bu olgunun nasıl işlediğini düşünüyorum.
-Oldukça sakin bir bakış açısı... (güler)
Reita: Ama çok mesafe kat ettiğinizi düşünüp aslında hep olduğunuz yerdeyseniz bu noktada yapabileceğiniz hiçbir şey de yoktur.
-Kesinlikle... Ama bu patlama bir noktada bir anda geçip gidebilir.
Reita: Bu noktada bu konu hakkında önceden sağlam bir temel oluşturabilmiş olmayı dilerdim. Böylelikle diğer ülkelerle müzik ve şarkılarımız ve kendimiz -sanatçılar- arasındaki mesafeyi daha çok kapatmış olabilirdik. Bence söylediklerimi gerçekten hayata geçirmeliyim.
-Bu öyle kolay bir şey değil, ama böyle bir şeyi yapmaya kalkıştığın takdirde bu akımı etkileyebilmek için irade ve güç sahibi olman gerekir. Ve güç seni ele geçirebilir, oldukça tehlikeli bir şey bu.
Reita: Artık daha tehlikeli olacağız zaten. Bir savaşta her zaman mağlup olan taraf olarak kalamayız, değil mi?
-Kalamaz mıyız? (güler) Belki de. Sonsuza kadar böyle kalamaz ya.
Reita: Bir Japon'dan daha fazlası olmalıyız, yenilmiş bir milletten... Ve bu işin gerisini de getirmeliyiz...
-Her zaman kendine güvenmeyen insanlar olarak kalamayız.
Reita: Savaş bizim için bittikten sonra bile istediğimiz şeye tam olarak ulaşabileceğimizi sanmıyorum. Mesela başkaları tarafından kibar, centilmen insanlar olarak biliniyor ve anılıyor olmamız gerçekten çok hoş ama bu biraz değişik bir ses tonuyla söylendiği zaman bizi korkak, pısırık olarak çağırıyorlar gibi oluyor. (güler) (başkaları olayları farklı şekilde sündürüp kendilerine göre yorumlayabilir diyor)
-Bugün centilmen beyefendimiz Reita-san'ın itiraz ettiği birkaç şey var.. (güler)
Reita: Bu safhada ve içinde bulunduğumuz siyasette, bu her iki durum için de güç gereklidir. (güler)
-Bu durumda Japonya'nın bilinçsiz yapılanmış siyasal sistemi Reita-sensei'ye bırakılmalı, değil mi?
Reita:…bu durumda başbakan olabilir miyim? (güler)
-Olursan, cumhurbaşkanı için çalışıyor olursun, senin için uygun mu? (güler)
Reita: Bunu daha önce de söylemiştim: Birgün cumhurbaşkanı olacağım.
-Alt çalışanlarının tavsiyeleri ve çalışmalarıyla da rahat bir hakimiyet sürebilirsin. (güler)
Reita: Hey bekle, ama bu rock müzikle ilgili olmazdı ki. Hemen eski alanıma geri dönmeliyim... (güler) Ama bence Japonya'yı değiştirebilecek tek insanlar siyasetçiler değil.
-Ama bunlar bir kişi ve etrafındakilerin kararına bağlı şeyler, değil mi ? (güler)
Reita: O zaman onlara yardımcı olalım? (güler) Ama bizim müziğimizin de bu konularda değişime katkısı olduğunu ve bu yolla diğer ülkelerde de bir Japon farkındalığı yaratabiliriz diye düşünüyorum. Eğer en sonunda bir şeyler oluşturabilirsek, bir efsane yaratabilirsek, bunun kolay kolay unutulabilecek bir şey olmayacağını düşünüyorum. (güler)
Çevirilerimizi izinsiz kullanmaz ve paylaşmazsanız çok minnettar oluruz, okuduğunuz için teşekkürler :)
-Setenay